Bir şirkette arzulanan performansın ön koşulu çalışanların ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanması ve iş tatminlerinin sağlanmasıdır. Yöneticilerin bunu gerçekleştirebilmesi için çalışanların kendilerinden gerçekte ne beklediklerini tam ve doğru olarak anlaması gerekir.
Çalışanların ilk ve en önemli beklentisi yöneticilerin kendilerini tanımaları ve anlamalarıdır. Bunun için onların kendilerini yargılamadan ve suçlamadan dinlemesini isterler. Sorunları, fikirleri ya da bir önerileri olduğunda yöneticiye kolayca ulaşabilmek, kendilerini açık ve rahat bir şekilde ifade edebilmek çalışanların kendilerini değerli ve ait hissetmesini sağlayacaktır. Çalışanlar özellikle kendilerini ilgilendiren kararlar alınırken, planlar ve talimatlar hazırlanırken görüşlerini belirtmek ve katkıda bulunmak isterler. Kendi fikirlerinin ve önerilerinin alınmasını ve düşüncelerine değer verilmesini beklerler. Böyle bir davranış, onlarda kendilerine güvenildiği duygusunu uyandıracak ve onların da yöneticilere güven duymasını sağlayacaktır.
Çalışanların önemli bir ihtiyacı da bilgidir. Yapmakta oldukları işi niçin yaptıklarını zihinsel olarak çözmek isterler. İşlerinin amacını ve sonucunu anlamaya çalışırlar. Bu nedenle, kendilerine işleriyle ilgili açık ve doğru bilgi verilmesini beklerler. Günümüzde, özellikle zihinsel yetenekleriyle değer yaratan çalışanların zihninde işin amacı, yararlılığı ve kendi katkılarının değeri konusunda bir soru işareti kalmaması önemlidir.
Ancak, ne yazık ki bazı yöneticiler, belki de kendi yöneticilerinden öyle gördükleri için, otoriter davranışı tercih ederler. Kararlara katılıma izin vermektense emredici talimatlar vermek daha kolay ve hızlı, dolayısıyla da daha alıcı görünür. Bazı yöneticiler de bilerek ve isteyerek, çalışanlarını dinlemekten ve onların duygularını anlamaya çalışmaktan kaçınırlar. Bu yöneticilere göre insanlarla ve onların duygularıyla uğraşmak zordur. Dinlemek, anlamak ve sorularını cevaplandırmak zaman alır. İş problemlerinin yoğunluğu arasında bu yöneticiler, insanlara ayıracak zamanları olmadığını düşünürler.
Diğer taraftan, bazı yöneticiler de çalışanları ile diyalog içinde olduklarını ve onları bilgilendirdiklerini düşünürler. Ancak, iletişimleri oldukça yüzeyseldir. Geçiştiren konuşmalar yaparlar. Konuşmaları bilgilendirmekten çok kafa karıştıran ve yeni soru işaretleri yaratan türdendir. Duygulara hitap ettikleri zaman bile genellikle derine inmeyen ve çok genel ifadeler içeren yüzeysel konuşmalar yaparlar. Bunun olumlu etkisi son derece sınırlıdır. Çünkü insanlar endişelerinin ele alınmasını ve giderilmesini beklerler, geçiştirilmesini değil.
Eğer, bir şirkette çalışanların iletişim konusundaki beklentileri ve yöneticilerin davranışı böyle bir uyumsuzluk gösteriyorsa o şirkette bir takım ruhunun doğmasını ve çalışanların yüksek performansla ortak amaçlar için kendilerini adayarak çalışmasını beklemek aşırı bir iyimserlikten öteye geçemez.
Ekip çalışması, Takım ruhu. Toplam kalite yönetiminde olduğu gibi merkezde insan olmalı.. güzel bir yazı olmuş. Emeğinize sağlık..