
Karizmatik liderler, belirli koşulların ve ortamların ürünleridir; toplumlarda savaş, kriz, kaos durumlarında, şirketlerde ise köklü yapısal değişimlere yol açan birleşme, küçülme gibi süreçlerde ve ciddi belirsizlik dönemlerinde ortaya çıkarlar ve adeta kurtarıcı rolünü oynarlar. Ancak koşulların değişmesiyle giderek işlevlerini ve çekiciliklerini yitirirler ve sonrasında ortadan kaybolurlar.
Karizmatik lider, diğer tarzlara sahip liderlerden çok daha farklı ve tanımlanması oldukça zor, olağan dışı bir etkileme gücüne sahiptir. Karizmatik lider, kendisine özgü kişiliği ve özgün davranışlarıyla etrafında yüksek çekiciliği olan adeta bir manyetik alan yaratır. Çoğu zaman kendisini olağan üstü bir amacı ve kaderi olan bir kişi olarak görür ve gösterir. İnsanlar bu nedenle, bu lidere yalnızca saygı ve güven duymakla kalmaz, ona aynı zamanda süper güçlere sahip bir kahraman ya da kurtarıcı olarak bağlanırlar. Bu lideri karizmatik yapanlar, bir anlamda, onun izleyicileri, yandaşları ve çevresindeki insanlardır.
Karizmatik lider, inandığı amacı, davası ve değerleri için tutku ya da hırs olarak nitelendirilebilecek bir adanmışlık içindedir. Bu adanma, diğer insanlar üzerinde olağan dışı bir etki yaratır ve onları da davaya inanan, amacı ve değerleri benimseyen, tutkulu, hırslı ve adanmış insanlara dönüştürür. Ancak dava kazanıldığında ya da zor dönem atlatıldığında karizmatik liderin bir anlamı kalmaz ve insanların gözündeki değeri de düşer.
Karizma, kavram olarak olumlu ve olumsuz yönleri olan ve dolayısıyla iki farklı lider tipinin ortaya çıkmasına yol açan bir güçtür. Olumsuz karizmatik liderler, fikirlerden çok kendilerine bağımlılık yaratmaya çalışırlar. Güç kazanmaya ve kişisel çıkarlar elde etmeye odaklanırlar, kendilerini yüceltirler. Olumlu karizmatik liderler ise düşüncelere, fikirlere ve hedeflere önem verirler. Kendisini izleyenlerin amaçlarına hizmet eder, onların çıkarlarını gözetirler. Bu liderler, insanları kendilerinden çok ideallere ve ortak amaçlara yönelmeye ve toplumsal bir bağlılık yaratmaya çaba gösterirler.
Gerçekte liderlik, insanlarla etkileşim sanatıdır ve özünde doğru kullanılan kişisel yetenekler ve etkileyici kişilik, tutum ve davranışlar vardır. Bu nedenle, karizmanın bir liderlik gücü olarak abartılmaması gerekir. Olağanüstü güçler, tanrı vergisi yetenekler çoğu zaman tarihte ve siyasette liderlere ek güç sağlamak için ortalığa yayılmış romantik efsanelerdir.
Ünlü yönetim gurusu Peter Drucker (1909-2005), çoğu kişinin liderliğin temel bir niteliği olarak gördüğü karizmanın gerçekte liderlikle bir ilgisi olmadığını ileri sürmektedir. Liderlik dünyayla ilgilidir, gerçek üstü güçler ya da romantik ilişkiler değildir. Liderlik, özünde çok çalışmanın ve liyakatin olduğu, yorucu bir uğraştır.
Etkin liderliğin temelinde karizmanın anlamlı bir yeri olmadığını savunan Drucker, Amerikan başkanları ve Avrupalı devlet adamları arasında çok etkin olan ancak karizmaları bulunmayan birçok isim saymaktadır. Diğer taraftan da karizması çok yüksek ancak etkinliği çok zayıf olan liderlerden söz etmektedir. Ayrıca, etkin ve gözde liderlerin hemen hiçbirinin karakter veya kişilik anlamında bir diğerine benzemediğini de ileri sürmektedir.
Karizma, tek başına liderlikte etkin olmanın güvencesi olmadığı gibi etkinliği azaltan bir rol de oynayabilir. Karizma liderlerin esneklik göstermesini ve duruma göre farklı davranabilmesini engeller. Liderin mutlak doğruları bilen, hata yapmayan, yanılmayan bir insan olduğu algısı yaratmasına neden olur ve bu da liderin sonunu hazırlar.
Tarihteki birçok lider bu tuzağa düşmüş, yüksek karizma kendi sonlarını getirmiştir. Bazıları da başarısızlıkları ve yetersizlikleri kanıtlanacak kadar uzun yaşamadıkları için karizmalarını kurtarmışlardır. Yirminci yüzyılda çok karizmatik olan liderlerin dünyaya (ve kendilerine) çok büyük zararlar verdiklerine ve buna karşın karizması hemen hiç olmayan birçok liderin de önemli yapıcı başarılar elde ettiklerine ilişkin sayısız örnek bulunmaktadır.
Drucker’a göre, önemli olan karizma değil, liderin izleyicilerine doğru yolda mı, yoksa yanlış yönde mi öncülük ettiğidir. Gerçekler, karizmatik liderin kontrol alanının dışındadır. Kendisi bunu fark ettiğinde paranoyaya kapılır. Birçok karizmatik lider, kendisine hükmedenin gerçeklik olduğunu anladığında dengesini kaybedip, akıl dışı kararlar almış, eylemlere girişmiş ve hemen her defasında da kendi sonunu kendi elleriyle hazırlamıştır.
Karizmanın sonu kendini bilmezliktir. İdeolojisi, vaatleri ve programlarıyla gerçeklere hükmedeceğini düşünen liderler hemen her zaman başarısız kalırken; gösterişsiz, hareketsiz ve donuk olsalar da kendilerini taahhüt altına sokmayan, ortalığı karıştırmayan, bilgi ve beceri sahibi liderler çok daha başarılı sonuçlar almışlardır. Bu liderler, karizma yerine ileriye dönük hayal gücü, derin bir inanç, görev duygusu ve çok çalışma tutkusuyla öne çıkmışlardır. Gerçek liderler, ahlaki bütünlük, ciddiyet, derin bir görev duygusu, kendisine en iyi aklı verebilecek olanlara danışma ve gönüllü olarak çok sıkı çalışma isteğiyle başarılı olmuşlardır.