İş yaşamında iki-üç yıl öncesinde bir çalışandan beklenenlerin, onun yaptıklarının, ürünlerin ve müşterilerin bugünkünden çok farklı olduğu bilinmektedir. Bundan iki-üç yıl sonra da daha büyük değişimlerin yaşanacağını, çok farklı bilgi ve becerilerle, farklı ürün ve hizmetlerin üretip, farklı müşterilere sunulacağını bugünden öngörmek gerekir.
Artık bir kişinin iyi bildiği ve başarılı olduğu bir işi daha iyi yapması yetmiyor. Bilinen bir işi daha iyi yapanlar değil, işlerinde köklü değişiklikler, hızlı geçişler yapanlar kazanıyor. Kararlılık göstermek ya da küçük değişikliklerle ilerlemek hemen hiç bir anlam ifade etmiyor. Bunlar kişiye kazandırmıyor, ona bir değer katmıyor, işinde kalıcı ve başarılı olmasını güvenceye almıyor.
İş dünyasında, enerji, iletişim, bilişim, silah ve savunma, sağlık, finans ve benzeri alanlarda neredeyse hemen her gün bir şeyleri farklı yapamayanlar müşterilerini ve rekabet güçlerini kaybediyorlar. Rakiplerinden daha hızlı öğrenemeyen ve değişemeyen şirketler kalıcı üstünlük sağlayamıyorlar. İş dünyasında kalıcı olmanın formülü organizasyonel öğrenme hızının çevresel değişim hızından daha yüksek olmasıdır. Yüksek hızda öğrenme ve öğrenilenleri yaşama aktarabilme yeteneği günümüzün ve geleceğin şirketlerinin tek dayanağıdır. Öğrenen bireyler, öğrenen ekipler ve bunlarla oluşan öğrenen organizasyonlar 21. yüzyılın iş dünyasının temel değerler dizisidir.
Öğrenen organizasyonlarda çalışanların belirli aralıklarla kendilerini gözden geçirmeleri, değerlendirmeleri ve yenilemeleri kaçınılmaz bir zorunluluktur. Daha önceleri, böyle bir değerlendirme için dört-beş yıllık dönemler önerilirken bugün bu süre artık bir-iki yıl olarak ifade edilmekte, hatta hızlı dönüşüm süreçlerinde daha sık olması ön görülmektedir. Genç kuşak bu değişim olgusunun içinde doğduğundan kendini güncellemeyi hatta gerektiğinde yeniden yaratmayı daha kolay başarabilmektedir.
Buna karşın, iş yaşamına 20–25 yıl öncesinde başlamış olan, bugün 40–45li yaşlarında bulunan ve şirketlerin etkili ve yetkili pozisyonlarında görev alan yöneticilerin değişime uyum konusunda sorunlar yaşadığı ve giderek de daha fazla zorlanacağı açık bir gerçektir. Bu durumdaki bir yöneticinin kendisini güncelleyebilmesi, iş yaşamında varlığını ve rekabetçi gücünü koruyabilmesi için mutlaka özel bir çaba göstermesi gerekmektedir. Böyle bir kişi, her şeyden önce, bugünle gelecek arasında dengeli bir yaşam kurabilmeli, diğer bir ifadeyle, bugünü canlı tutarken gelecek için sağlam bir temel oluşturabilmelidir. Onun, bugüne ve geleceğe yatırımı birlikte gerçekleştirebilecek zamanı ve kaynakları ayıracak bir vizyonu olması gerekir. Bu yöneticinin belki de en önemli sorunu, bugünü ve geleceği birlikte yaşamanın yarattığı gerilimi ve karmaşıklığı yönetebilmek olacaktır.
Önemli bir değişim ya da dönüşüm sürecindeki kişinin şu üç soruyu hemen her gün kendisine sorması gerekir:
– Bugün yeni ve farklı olarak ne yaşadım?
– Bugün ne öğrendim?
– Kendimi güçlendirmek için ne yaptım?
Bu sorulara cevap verirken, bir kişinin “içinde bulunduğum organizasyon bana yeni deneyimler yaşatmıyor, beni eğitmiyor ve beni güçlendirecek olanaklar sağlamıyor” şeklinde bahaneler, mazeretler aramaması, bunları söylememesi gerekir.
Çok açık ve net olarak, yeni deneyimler yaşamak sizin tercihinizdir, seçiminizdir. İsteyin, karar verin ve yaşayın. İş dünyasında çoğu yönetici çalışanlarının girişkenliklerini kullanmamasından, yeni görev ve sorumluluklardan kaçınmalarından yakınmaktadır. Onların sorunları çözmek için cesaret ve kararlılık göstermediklerini söylemektedir. Hiç bir akıllı yönetici, amaç birliği, ortak değerler ve kapsam bütünlüğü olduğu sürece çalışanının yeni ve farklı deneyimlerini engellemeyecektir.
Size bir şeyler öğretilmesini beklemeyin. Öğrenmek sizin sorumluluğunuzdur. Yöneticinizden istemeniz gereken tek şey size öğrenmeye ve gelişmeye uygun bir ortam yaratması, öğrenme ortamının alt yapısını hazırlamasıdır. Bundan sonrası sizin isteğinize, çaba göstermenize, öğrenmenize ve öğrendiklerinizi uygulayarak bilgi ve becerinizi işinize taşımanıza kalmaktadır.
Çalışanlar olarak, ancak, öğrendiklerinizi sahiplenir, özümler ve uygulamaya aktarabilirseniz güçlenirsiniz. Sizi yalnızca yaptıklarınız ve yapabilecekleriniz güçlendirir. Herhangi bir şeyi biliyor olmanızın fazlaca bir anlamı yoktur. Özellikle bugünün bilişim teknolojilerini kullanarak bilgiye erişmek artık çok kolaydır. Önemli olan o bilginin işinizi, ilişkilerinizi ve yaşamınızı değiştirecek şekilde kullanılıyor olmasıdır. Geleceğe güçlü ve güvenli bir şekilde ulaşmak için kendinizi güçlendirmeniz, yani yeni bilgi ve beceriler öğrenmeniz ve öğrendiklerinizi uygulamanız gerekir.