İnovasyon sürecinde eyleme geçmek için öğrenmekle, öğrenmiş olmak için öğrenmek arasında fark vardır. İlki, mevcut süreçlerin nasıl iyileştirilebileceği üzerinde dikkatini yoğunlaştırırken, ikincisi doğrudan inovatif ürün, hizmet ya da iş modeli geliştirme sürecine odaklanır. Bir şirket başarılı bir inovasyon yapmak için her ikisinde de iyi olmak durumundadır.
Şirket, bilgiyi ve bilgisizliği aktif olarak yönetmelidir. Neleri bildiğini ve neleri bilmediğini tam ve doğru olarak belirlemelidir. Daha sonra en az bildiği ve bilgiye ihtiyaç duyduğu alanlardan yola çıkarak öğrenme sürecini başlatmalıdır. Bu amaç doğrultusunda yararlanılabilecek araçlar arasında, proje yol haritasını çıkarmak ve öğrenme hikâyelerini yazmak ve paylaşmak ilk akla gelenlerdir. Bunlar, öğrenmenin planlanması ve projeler arasında temel olarak kullanılması ve yaşanmış başarı ve başarısızlık öykülerinden dersler çıkarılmasıyla ilgili araçlardır.
Her şirket hata yapabilir. İnovasyon yapmaya çalışan çoğu şirketin yaptığı hatalar ve nihai başarıya ulaşmadan önce sıklıkla karşılaştığı başarısızlıklar inovasyon sürecinin doğal ve kaçınılmaz bir parçasıdır. İnovatif şirketlerin farkı, hatalarından ve başarısızlıklardan dersler çıkarmasını ve onlardan öğrenmesini iyi bilmeleridir. “Eğer denediğim 10.000 yolun işe yaramadığını görürsem başarısız olduğumu düşünmem ve cesaretimi yitirmem. Çünkü elediğim her yanlış deneyim benim için ileriye doğru atılmış bir adımdır” ifadesi, bilinen en inovatif girişimcilerden biri olan Edison’a aittir. Bu nedenle, şirketlerde öğrenme sürecinin inovasyon yolculuğuyla doğrudan bağlantılı hale getirilmesi gerekir.
Deneyerek öğrenme karar almada akılcılığı ifade eder. Diğer taraftan, açık tanımlanmış amaçlar olmadan yapılan eylemlerle gerçekleşen keşfederek öğrenme ise eylem akılcılığı anlamına gelir. Deneyerek ve keşfederek öğrenme, özellikle inovasyonun erken aşamalarında çok önemlidir. İnovasyon ekiplerinin üyeleri arasında ve onlarla yöneticiler arasında yaşanabilecek amaç çatışmaları süreci karmaşıklaştıracaktır. Ancak bu çatışmalar genellikle yeni keşiflere neden olduğu için yararlı olacaktır.
Başarıyla gerçekleştirilen fikirlerin sonuçları inovasyon sürecinin nihai ürünleridir. Ancak bazı sonuçlar inovasyonun olumsuz yan ürünleri de olabilir. Yanlış adımlar, başarısızlıklar, beceriksizlikler, berbat etmeler, kaynak israfları ve benzerleri olumsuz sonuçlardan bazılarıdır. Ancak bunları felaket olarak görmemek gerekir. Bu sonuçları olumsuzluklardan çok yol boyunca atılmış yanlış-doğru adımlarla edinilmiş deneyimler ile öğrenme ve büyüme fırsatları olarak kabul etmek daha akılcı olacaktır. Hatalar, bazen bir projenin başarısına katkı da sağlayabilir. Olumsuz sonuçlar, amaçlar ve ölçütler değiştirildiğinde bazen olumlu sonuçlara da dönüşebilir. Hatalar ve başarısızlıklar, inovasyona kaynak ve güç sağlayan tarafların kontrolüne takılacak ve müdahalelerini tetikleyecektir. Bu müdahaleler inovasyon ekibinin izlediği yolu ve gerçekleştirdiği eylemleri gözden geçirmeye ve değiştirmeye yöneltecektir. Sonuçta da belki başta öngörülmeyen bir başarı elde edilebilecektir.
Şirketler, inovasyona finans, üretim, pazarlama veya tedarik gibi temel iş fonksiyonlarına gösterdikleri adanmışlıkla ve ciddiyetle yaklaşmalıdırlar. Onlar, teknolojik kapasitelerinin kendi teorik sınırlarına dayanacağının ve onları zorlayacağının farkında olmalıdırlar. Şirketler, bugünkü üretkenliklerini gelecekte de sürdürebilmek için büyük sıçrayışlara ihtiyaç duyacaklardır. Gen mühendisliği, nanoteknoloji ve robotik başta olmak üzere hemen her alandaki gelişmelerin gerisinde kalmamak için şirketlerin gerekli uyum çabalarını daha fazla gecikmeden göstermeleri gerektiği açıktır. Günümüzde, şirketler öğrenmeye her zaman açık ve istekli olmalıdırlar. Değişimden daha hızlı öğrenemeyen şirketlerin rekabette geri kalmaları ve kaybetmeleri kaçınılmazdır.