Güven yaşamın her boyutunu etkileyen önemli bir duygudur. Bir organizasyonun başarısı ve büyümesi, yalnızca kendine güvenen, kendileri güvenilir olan ve başkalarına güvenen liderlerle gerçekleşebilir. Güven her düzeydeki liderliğin çok önemli bir bileşenidir. Güven, lider tarafından geliştirilir ve davranışlarıyla, düşünceleri, kararları ve eylemleriyle dışarıya yansır. Güven geliştirmek, güçlü bir duygusal olgunluk geliştirmekle eşdeğerdir.
Güven duygusu, liderin kendisini değerli hissetmesi ve başkalarına da değer vermesiyle başlar. Bir liderin kendine güven duyması, yeteneklerini bilmesinin, davranışlarını anlamasının ve onları yönetme becerisine sahip olmasının bir sonucudur. Lider, duygularını ve davranışlarını yönetebileceğinden emindir. Bilgi ve uzmanlığının sınırlarını bilir. Gerektiğinde başkalarından yardım, bilgi ya da öneri istemekten çekinmez, herhangi bir rahatsızlık duymaz. Liderin kendisine ve karşısındakine duyduğu güvenden kaynaklanan sıcak ve güçlü coşku, tüm organizasyon çapında işleri ve ilişkileri herkes için kolaylaştıracaktır.
Liderler güven vermediklerinde organizasyonun düşük performans göstermesi ve değişimde geri kalması riski oldukça yüksektir. İnsanların liderlerine duydukları güvenin derecesi, isteyerek kabul edecekleri etkinin miktarına doğrudan bağlıdır. Liderlerle diğer insanlar arasında güven olduğunda bir enerji ortaya çıkar. İnsanlar kendilerini güvende hissedinceye kadar öne çıkmazlar ve riskler almazlar. Güven düzeyi yükselmeye başladığında da o ölçüde kendilerini gösterirler ve risk almaya başlarlar. Bir kişinin öne çıkmasıyla ve onu diğerlerinin izlemesiyle güven duygusu yaygınlaşır, yerleşir ve güven ortamı oluşur. Liderler, bu süreçte ilk adımı atan ve güven döngüsünü başlatan kişiler olmalıdırlar. Onlar, insanların kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak için gerekli yetkinliklere sahip olduklarını, gerekli sistemleri kurabileceklerini ve süreçleri işletebileceklerini göstermelidirler.
Uzun dönemde güven ortamını sürdürebilmek için en önemli unsur iletişimdir. Liderlerin temel sorumluklarından biri, insanlara ihtiyaç duydukları bilgileri zamanında, anlaşılır ve kullanılabilir bir biçimde sunmaktır. Eğer insanlar, bilginin bir yerlerde gizlendiğini, belirli ellerde tutulduğunu veya kendilerine geç ve eksik geldiğini düşünmeye başlarlarsa güvensizlik de artmaya başlar.
Güven, organizasyonların üzerinde fazla konuşulmayan bir özelliğidir, alışılmadık bir konu olarak görülür. Oysa başarılı dönüşümleri gerçekleştiren liderler ve organizasyonlar güven faktörünün önemini çok iyi bilirler. Küçülme, yeniden yapılanma, birleşme, el değiştirme gibi stratejik süreçlerden sonra, bu dönemler tamamlandığında dönüşümü başaran liderler, hızlı bir biçimde güvendiği insanlardan oluşan bir ekip kurarlar. Liderler, uygun amaçları belirlemek için öncelikle bu ekiple yoğun bir çalışma yaparlar. Sonrasında da ekip üyelerini özgür bırakırlar ve kontrolü en aza indirirler.
Böyle bir süreçte liderin etrafında oluşan bir güven aurası önce çekirdek gruba sonrasında da bütün organizasyona yayılır. Zor durumlardaki organizasyonların güvensizliğe tahammülü olmamalı, sürekli olarak insanları kayıt ve kontrollerle uğraştırarak onların zamanlarını ve enerjilerini tüketmemelidir.
Liderler, güvenin çok kırılgan olduğunun farkında olmalı ve ne düzeyde olursa olsun eğer korumak için gerekli özen ve çabayı göstermezlerse güvenilirliklerini kolaylıkla kaybedeceklerini bilmelidirler.