Önümüzdeki yıllarda üniversiteler, yüksek okullar, özel şirketler, kamu kurumları, askeri organizasyonlar ve yerel yönetimler daha çok sayıda ve bugün olduğundan daha yüksek niteliklere sahip insanların yetiştirilmesi konusunda içerden ve dışarıdan gelen baskılarla karşılaşacaklar ve çok ciddi çabalar göstermek zorunda kalacaklardır. Gelecekteki büyük değişimin temel gücü eğitim olacaktır. Ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal değişimi gerçekleştirecek niteliklere sahip yeterli sayıda insanın yetiştirilmesine ihtiyaç duyulacaktır.
Nitelikli insan gücü açığının artması hemen her alanda eğitim talebini yoğunlaştıracaktır. Bugünkü yapı ve işleyişiyle eğitim sistemi bu talebi karşılamaya yeterli olamayacaktır. Ayrılan kaynakların yetersizliği, önümüzdeki yıllar içinde kendini çok daha açık bir şekilde gösterecek ve yetişmiş insan gücü ihtiyacı karşılanamayacaktır. Birçok eğitim kurumu, günümüzün ve geleceğin ihtiyaçlarına cevap verebilecek insanlar yetiştiremedikleri gerçeğiyle yüzleşeceklerdir.
Bireysel ve toplumsal yaşam tarzını değiştirecek ve çağdaş dünyaya uyum sürecini kolaylaştıracak bir eğitim sistemi için en kısa sürede kararların alınması ve eyleme geçilmesi gerekmektedir. Eğiticilerin eğitilmesi, onların ekonomik ve sosyal koşullarının iyileştirilmesi, kitaplardaki ve diğer eğitim materyallerindeki eksikliklerin giderilmesi, eğitim sürelerinin tüm öğretilecek konulara yeterli düzeye getirilmesi ve eğitim teknolojilerinin iyileştirilmesi gibi sorunların çözümü gündeme gelmelidir. Bu sorunların çözümü için de finansal, akademik, yönetsel, sosyal, yasal ve teknolojik anlamda ciddi adımların atılması gerekmektedir. Burada önemli olan; temel kararları kimin alacağı, eylemi kimin başlatacağı, liderliği kimin üstleneceği ve kimin ne kadar kaynak sağlayacağı gibi sorulara cevaplar bulabilmektir.
Bu sorular ve sorunlar, büyük olasılıkla, kısa dönemde okul yöneticileri, eğiticiler, merkezi ve yerel yönetimler, öğrenci aileleri ve şirketler arasında çatışmacı durumların doğmasına yol açacaktır. Bu çatışmanın uzun sürmemesi, tüm tarafların beklentilerini karşılayacak çözüm yollarının bulunması gerekir. İlgili kişiler ve kurumlar, konunun önemi ve önceliği karşısında ortak sorumluluk almak, hızla harekete geçmek ve kendilerine düşeni yapmak zorundadırlar.
Artık okulların daha uzun süre açık kalması, gece ve hafta sonu programları ve yaz okulları ile adeta bütün yıl, yedi gün 24 saat eğitim hizmetleri üretmeleri gerekmektedir. Eğitim kurumları geleneksel anlayışın dışına çıkarak, sınıflarla işyerlerini bütünleştirmeye odaklanan eğitim programları geliştirmelidirler. Büyük şirketler, hastaneler, yerel ve merkezi kamu kuruluşları ve benzerleri eğitim kurumlarıyla işbirliği içinde kendi bünyelerine ve ihtiyaçlarına uygun eğitimler tasarlamalı ve uygulamalıdırlar.
Üniversite ve yüksek okullardaki geleneksel eğitimlerin beklentileri karşılamaktan uzak kaldığı durumlarda şirketler çalışanlarını kendi bünyelerinde yeniden eğitmelidirler. Eğiticiler, eğitim ve öğretime yönelik rollerinin yanı sıra danışman ve yönetici olarak da rol üstlenmeli, eğitim içeriklerini bireysel ihtiyaçlara uyarlama ve etkili öğrenmeye uygun yöntemler geliştirme konusunda beceri kazanmalıdır. Eğitim yöneticileri de daha yüksek standartlara ulaşma konusunda sorumluluk almalıdır.
Ailelerin ve şirketlerin gençlerin geleceğe daha iyi hazırlanmaları konusunda en iyi fırsatları araştırması, üniversiteler, yüksek okullar ve diğer eğitim kurumları arasındaki rekabeti yoğunlaşacaktır. Bu rekabet de eğitimin içeriğini zenginleştirecek, konularını çeşitlendirecek ve etkinliğini artıracaktır. Geleceğin liderlerini, meslek insanlarını ve vatandaşlarını yetiştirme konusunda bir yarış başlayacaktır. Bu insanların yetiştirilmesinde kısa dönemli, uygulamaya dönük kurslar ve sertifika programları alternatifleri de geliştirilecektir.
Gelecekte insanlara daha esnek programlar içinde kendi hızlarına ve bireysel ihtiyaçlarına uygun bir şekilde eğitimler alabilme ve beceri geliştirebilme olanakları sunulacaktır. Bu süreçte bilgisayar ve iletişim teknolojilerinden, internet’in olanaklarından da önemli ölçüde yararlanılacaktır. Ancak, bütün bu olumlu beklentilerin gerçekleşmesi için her şeyden önce eğitime olan büyük ihtiyacı görmek, eğitimin gücüne inanmak, eğitime ve eğiticiye değer vermek gerekmektedir.