Birçok toplum, oluşum yıllarında kültürel olarak homojen gruplar tarafından kurulduğu ve yönetildiği için farklı kültürel kimliklere sahip insanlar hakkında olumsuz önyargılara sahip olmaktadır. Kimlik oluşturma ve kendini koruma içgüdüsüyle beslenen bu önyargılar, onların kültüründe ve yönetim uygulamalarında inkâr ve ayırımcılık şeklinde kendini gösterir. Ancak, bu durum, çoğu kişi tarafından yerleşik düzen, alışkanlıklar, gelenekler ve standartlar olarak algılandığından fark bile edilmez. Farklı kültür gruplarının ihtiyaçlarını, beklentilerini ve davranışlarını ortaya çıkarmaya yönelik biçimsel araştırmalar yapılıncaya kadar bu önyargılar büyük ölçüde gizli kalır.
Farklılıkların yaratacağı fırsatlardan en üst düzeyde yararlanmayı sağlayacak ve sorunlarını en aza indirecek bir değişim projesi olarak çoklu kültürlülüğe geçiş toplumların gündemine önemli ve öncelikli bir madde olarak alınmalıdır. Bu proje, tekil ya da çoğul kültürlü toplumları çok kültürlülüğe taşıyacak, önemli ve anlamlı bir dönüşümü gerçekleştirecektir. Farklılıklara değer veren, azınlık grup üyelerinin biçimsel ve sosyal anlamda tam katılımını sağlayan bu süreç, yönetim sistemlerinde önyargıları kaldıracak ve gruplar arası çatışmaları en alt düzeye indirecektir. Bu koşulları sağlayan toplumlar, bütün üyelerin en üst düzeyde potansiyellerini ortaya koyarak katkı sağlayabilecekleri bir ortam yaratacaklardır.
Bu dönüşümü sağlayabilecek çeşitli araçlar ve yönetim teknikleri bulunmaktadır. Bunların üzerinde çalışılması ve geliştirilmesi gerekir. Böyle bir çalışmanın ilk adımı, şüphesiz, toplum kültürünü değiştirmek ve çok kültürlülüğü inanç ve değerler sisteminin temeline yerleştirmek olacaktır. Yapısal bütünleşmeye yönelik yasal düzenlemeler, eğitim-geliştirme programları, sosyal etkinlikler, araştırmalar, çatışma yönetimi teknikleri, pozitif ayırımcılık uygulamaları ve benzerleri bir arada bütünleşik bir araç olarak kullanılacaktır.
Bu dönüşüm sürecinde başarılı olabilmek için önkoşullardan biri toplumda bir aciliyet duygusunun yaratılmasıdır. İnsanlar sorunun önemine ve önceliğine kesin olarak inanmalı, çözümün faydaları ve çözümsüzlüğün maliyetleri konusunda ikna olmalıdırlar. Üst yönetimin inancı ve desteği, her değişim projesinde olduğu gibi burada da kritik önem taşımaktadır. Bu aşamada üst yönetimin güçlü bir vizyon yaratması ve yol gösterici, ilham verici liderlere sahip dönüşüm ekipleri oluşturması gerekmektedir.
Dönüşümün gerekliliği ve sürecin niteliği tüm üyelere benimsetilmeli ve bunun için tüm iletişim kanalları kullanılmalıdır. Fikirler hızlı bir biçimde eyleme dönüştürülerek sağlanan kazanımlar kanıt olarak kullanılmalıdır. Kısa dönemli başarılar vurgulanmalı, kutlanmalı ve daha ileri düzeydeki çalışmalar için basamak olarak değerlendirilmelidir. Bu süreçte şüphesiz, çeşitli sorunlar, direnişler ve engellemeler olacaktır. Önemli olan vazgeçmeden, umutları yitirmeden yola devam etmektir. Bütün bunların ötesinde, çok kültürlülüğü dönemsel bir proje olarak görmemek ve bunun toplumun mutluluğu, güvenliği ve büyümesi için kalıcı bir nitelik olmasını sağlamak gerekir.
Kaynak: İsmet Barutcugil, Farklılıkların Yönetimi, Kariyer Yayınları, İstanbul, Kasım 2011