Çevrenizdeki bazı insanları dinlerken biraz dikkat edin, konuşmalarında sıklıkla sevmeyi, sevgiyi anlatan sözcükleri kullandıklarını duyacaksınız. İşlerini, yaşamı, doğayı, insanları, kuşları, böcekleri, kedileri, köpekleri, kitapları, gezmeyi, müzik dinlemeyi sevmekten söz etmektedirler. Konuşmalarındaki coşkudan ve gözlerindeki ışıktan bu duyguyu önemsediklerini ve yaşamlarında bu duygunun önemli bir yeri olduğunu anlayabilirsiniz.
Seven ve sevmesini bilen insanlar umut, heves, heyecan, coşku, yaşama sevinci gibi duyguları daha yoğun yaşarlar. Sevmekten keyif alırlar, sevmeyi severler. Bu insanlar, fiziksel, zihinsel ve duygusal anlamda daha güçlü ve sağlıklıdırlar. Sevmek; olumlu, yaratıcı, yapıcı düşünmeyi ve davranmayı destekler, hoşgörü ve anlayışı geliştirir, kişisel bütünlüğe ulaştırır.
Sevmek, duygusal olmaktan öte akılcı (ya da akıllıca) bir eylemdir. Uzun ve sağlıklı bir yaşam isteyenlerin bilinçli tercihidir. Yüreğinde (ve beyninde) sevgi olan insanlar hayata daha sıkı tutunurlar, hayatı yaşamaya daha değer bulurlar ve onu çok daha dolu ve anlamlı bir şekilde yaşarlar.
Sevmek öğrenilen bir duygudur. Sevmeye karar verdikten sonra deneyerek ve yaşayarak öğrenilen ve giderek ustalık kazanılan bir sanattır. Hayata bakışımızı ve yaklaşımımızı değiştiren bir süreçtir.
Bir insanın işinde ve ilişkilerinde başarılı ve güvenli olması, işine ve ilişkilerine sevgi ile yaklaşmasına büyük ölçüde bağlıdır. Sevilen işler daha kolay ve daha etkili bir şekilde tamamlanır. Sevgiye dayanan ilişkiler ise daha sağlıklı ve daha uzun süreli olur.
Sevmek; tat almayı, kokuyu duymayı, dokunduğunu hissetmeyi, görülmeyeni görmeyi ve söylenmeyeni işitmeyi sağlayan bir güçtür. Sevgiyle bakan bir göz başkalarının göremediğini görür, sevgiyle dokunan bir el ise teması yürekte yaşar. Bir çiçeğe, bir ağaca, kuşa ya da kelebeğe sevgiyle bakan bir göz, sevmesini bilmeyen bir insanın gördüklerinden çok fazla ve çok farklı şeyleri görecektir. Bu nedenle, sevmesini bilen insanın dünyası çok daha geniş, zengin ve renkli olacaktır.
Diğer taraftan, sevmemek de bir seçimdir. Bilinçli olarak insan, herhangi bir şeyi sevmemeye karar verebilir. Sevmemek, aslında bir kaçış, kapanış ve uzaklaşmadır; insanın işini, belki eşini, doğadaki canlıları (ya da cansız varlıkları) reddetmesi, onları dışlamasıdır. Sevmemek, sahip olduklarından ya da sahip olabileceklerinden vazgeçmektir. Bir bakıma, insanın kendisini darlığa, yalnızlığa ve sevgisizliğe mahkûm etmesidir.
Bu durumda, gerek akılcı gerek duygusal yaklaşımla sağlıklı, mutlu ve başarılı olmanın yolunun sevgiden geçtiğini söylemek mümkündür. Ancak, sevginin içi boş bir kavram olarak kalmaması, gerçekten bir insancıl değer olarak içselleştirilmesi ve yaşamın tüm boyutlarında kendisini göstermesi gerekmektedir.