Hayatı bir yarış olarak görmek ve tüm yaşamı kazanmak için mücadele ederek geçirmek çok sağlıklı bir tutum olmasa da hayat gerçekte bir yarıştır ve sürekli mücadele gerektirir. Hayat oyununda kazananlar ve kaybedenler hep olmuştur, hep olacaktır. Günümüzün hızla değişen koşulları altında ve rekabet ortamında kazananlar ve kaybedenler de sürekli değişmektedir. Bir dönem en önde olanlar bir süre sonra silinip kaybolmakta, bugün adı bile bilinmeyenler ise yarın en çok kazananlar arasına girebilmektedir.
Bazen kazananlarla kaybedenleri çok ince bir çizgi ayırmaktadır. Sporda; özellikle atletizmde, yüzmede madalya kazananlarla dereceye giremeyenler arasındaki fark bazen çok küçük olabilmektedir. Altın madalya alarak birincilik kürsüsüne çıkanlarla ikinci ve üçüncü olanlar arasındaki zaman farkı saliseler düzeyindedir. Ancak birincisi gurur ve mutluluk içinde iken diğerleri çoğu kez gözyaşlarını gizlemeye çalışmaktadır.
Hayatta kazanmak ve kaybetmek her zaman adil bir sürecin sonucunda ortaya çıkmaz, hayat herkese her zaman adil davranmaz. Kazananlar her zaman hak ettikleri için kazanmadıkları gibi, kaybedenler de yalnızca kişisel hataları ya da beceriksizlikleri nedeniyle kaybetmezler. İnsanın kendisi dışında kazanmayı ya da kaybetmeyi belirleyen birçok etken bulunmaktadır.
Bazı insanlar, hayatta adeta hep kazanmak için doğmuşlardır. Bütün koşullar onların kazanmasını sağlamakta, her şey, herkes onlardan yana olmaktadır. Bazı insanlar için de bunun tam tersi geçerlidir. Onlar da adeta hep kaybetmeye mahkûmdur. Nereye el atsalar, hangi işe girişseler, hangi oyunu oynasalar hep kaybederler. Ancak bu durumların çok özel ve çok az rastlanan durumlar olduğunu, çoğu insan için bunun böyle olmadığını kabul etmek gerekir. Kazanmak ve kaybetmek insanın bilgi, beceri ve tutumunun sonucudur. Kazanmak için doğru bilgiye ve yeterli beceriye ve olumlu tutuma sahip olmak gerekir. Kazanacağına inanan, kazanmak isteyen, kazanmaya odaklanan, gerekli hırs, kararlılık ve cesaretle çalışan, bilgi ve beceri geliştiren insanlar kazanırlar.
Kazanmak ve kaybetmek çoğu zaman bir sarmal şeklinde ortaya çıkar. Yani, bazıları kazandıkça kazanırlar, bazıları da bir kez kaybetmeye başladıklarında sürekli ve giderek daha fazla kaybederler. Uygun bilgi, beceri ya da dost kazananlar, daha sonra para, mevki, güç, statü, saygınlık ve çevre kazanmaya başlarlar. Kaybetme döngüsüne girenler de yeteneklerini, paralarını, işlerini, statülerini ve umutlarını peş peşe kaybetmeye başlarlar. Genelde gözlenen durum bu olmakla beraber sonucu belirleyen tutum ve davranışlardır. İnsanlar eğer isterlerse ve yeterli çabayı gösterirlerse durumu değiştirebilir, olumsuz gidişi durdurabilir ve kaybeden değil kazanan olmayı başarabilirler.
Akıllı ve etkili insan kaderini kendi belirleyebilir, yaşam oyununda kendi iplerini elinde tutabilir. Düşüncelerini, sözlerini, eylemlerini, alışkanlıklarını kontrol ederek ve kişiliğini geliştirerek hayattaki rolünü ve sonuçlarını kendi belirleyebilir. Kazanmaya odaklanır, gerekli cesareti ve çabayı ortaya koyar, kararlılık gösterir ve kazanır.