Önyargıların önemli bir kaynağı, toplumsal yaşamın çeşitli boyutlarında bilerek ya da bilmeyerek yapılan çeşitli pekiştirmelerdir. Bunlar, önyargıları toplumda yaygınlaştırmakta ve adeta normal doğrular olarak algılanmasına neden olmaktadır. Bazı ülkelerde yasal düzenlemeler ve uygulamalar da kimlik gruplarına dayalı önyargıları biçimlendirmekte ve desteklemektedir.
Farklı kültür gruplarına ait insanların yazılı, sözlü ve görsel medyada temsil ve takdim edilme biçimleri önyargıları etkilemekte ve pekiştirmektedir. Televizyon, sinema ve reklâm dünyası da belirli gruplar için arzulanmayan basmakalıp izlenimler ve önyargılar oluşturabilmektedir. Bunlar, isteyerek ya da istemeyerek etnik köken, dil, inanç, giyim ve yaşam tarzı anlamında önyargılı bir dünyayı sergileyerek belirli kültür gruplarını yargılayabilir, dışlayabilir, küçümseyebilir ve onlar hakkında olumsuz kanaatler oluşturabilirler.
Aynı şekilde, okullardaki kitaplar ve diğer eğitim materyalleri yaş, cinsiyet, milliyet, etnik köken temelli bazı kültür grupları hakkında olumsuz önyargılar oluşturacak ifadeler, terimler ve çizimler içerebilir. Bunların okul çağındaki çocuklara bilinçli olarak ulusal kültürel bir ideoloji şeklinde aşılanması, ileriki yıllarda giderilmesi son derece güç önyargıların oluşmasına neden olacaktır.
Hemen tün dünyada insanlar, aile çevrelerinden, okullardaki eğitimden ve içinde yaşadıkları toplumdan kaynaklanan çeşitli önyargılar geliştirmektedirler. Bu ne yazık ki kaçınılmaz bir durumdur. Ancak, önyargıların neler olduğunu belirleyip, bunları kontrol altına almaya karar vermek ve harcanacak çabayla zaman içinde, düşünce ve davranışlardaki önyargılardan büyük ölçüde arınmak mümkündür.
Kaynak: İ. Barutcugil, Farklılıkların Yönetimi, Kariyer Yayınları, İstanbul, 2011