Çalışanlar ve Konuşanlar

Gerçekten çalışmayı seven, işini bilen ve yapabilen insanlar fazla konuşmayı ve kendilerini anlatmayı sevmezler. Bu insanlar, iş yapmanın bir ayrıcalık, bir üstünlük olduğunu değil, olağan görevleri olduğunu düşünürler. İş sevgilerini, bilgilerini ve becerilerini zaten olması gereken özellikler olarak görürler, üzerinde ayrıca konuşmayı gereksiz bulurlar.

Oysa biraz bilgisi, çok az tecrübesi, bir iki küçük başarısı olan bazı insanlar bunları ayrıntılı ve abartılı bir biçimde anlatarak, seslerini ve beden dillerini de etkili kullanarak kendilerini çok iyi pazarlarlar. Bu kişilerle ilk defa tanışanlar, onların engin bilgileri, derin tecrübeleri ve sayısız başarıları olduğu izlenimine de kapılabilirler. Oysa onların bilgileri kulak dolgunluğu, tecrübeleri başkalarını gözlemleyerek ya da dinleyerek öğrendikleri ve başarıları da aslında içinde oldukları ekibin ya da kurumun başarılarıdır. Ancak, o kişiler bunları anlatırken çekinmeden kişiselleştirir, kendileriyle özdeşleştirirler, doğrusu buna kendileri de inanırlar. Bunların en önemli becerileri kişisel pazarlama, şimdilerdeki adıyla kişisel marka oluşturmadır.

İş ortamlarında görevler dağıtılırken, işler paylaşılırken ve yürütülürken ortalıkta pek görünmeyen bu insanlar, başarılı sona yaklaşılırken ortaya çıkarlar, kutlamaların en coşkulu kişileri olurlar. Çekilen grup fotoğraflarında ortada yöneticinin hemen sağındaki ya da arkasındaki kişilerdir.

Bu insanlar, hemen her durumda konuşmak için fırsatlar yaratırlar ve sürekli olarak ne kadar çok çalıştıklarını, çok yorulduklarını anlatırlar. Kendilerine sorarsanız (sormasanız da zaten söylerler) bütün zor ve önemli işleri onlar yapıyor, şirketi onlar omuzlarında taşıyorlardır. Toplantılarda da çok konuşurlar. Ancak bu konuşmalar genellikle yöneticileri onaylayan ya da başkalarının görüşlerini yeniden ifade eden konuşmalardır. Bu kişiler, sessizce yanındakiyle konuşan alçakgönüllü gerçek fikir sahiplerinin fikirlerini kendi fikirleri olarak yüksek sesle ortaya söyleme konusunda da ustadırlar.

Gerçekten çalışmayı bilenler ve sevenler, konuşmayı zaman kaybı olarak görürler. Kendilerine verilen görevleri özverili bir şekilde yerine getirirken zaman kaybetmek istemezler. Yaptıklarının yöneticiler tarafından bilindiğini, başarılarının fark edildiğini düşünürler. İşleri ve görevleri onlar için önemli ve anlamlıdır. Kişisel anlamda heves ve heyecanları yüksektir. İş yapmak için başkalarından övgü almaya, başkaları tarafından isteklendirilmeye ihtiyaçları yoktur. İşlerinde ustalaşmak, kendilerini geliştirmek, yeni şeyler öğrenmek onları mutlu eder. Kendilerini kabul ettirmek için değil, işlerini kabul ettirmek için çaba harcarlar. Özgüvenleri yüksektir.

Ancak, bu insanlarda adalet duygusu da gelişmiştir. Haksızlıklar onları mutsuz eder. Kendilerinin ödüllendirilmemesinden ya da öne çıkamamaktan rahatsız olmazlar, ancak hak etmeyenlerin ödüllendirilmesinden rahatsız olurlar. Ekibin başarısını kişisel başarı olarak ortaya koyan liderlere ya da ekip üyelerine kızarlar. Çoğu kez, işten soğumalarının ve sonunda ayrılmalarının nedeni kendi başarılarının, performanslarının fark edilmemesi değil, gerçekte çalışmayanların, ekibe katkıda bulunmayanların başarılı görülmesidir.

Reklam
Bu yazı İnsan Kaynakları içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.