Güven Kültürü

İnsanlar arası ilişkilerde güven, bir kişinin dürüstlüğüne, kişisel bütünlüğüne, tutarlılığına, güvenilirliğine ve adalet duygusuna inanmak ve ondan emin olmaktır. Ancak, kişiye ya da kuruma inanmak ve emin olmak tam anlamıyla güveni ifade etmez. Güven, eyleme geçmeyi ve eylemlerin sonuçlarını da kabul etmeyi gerektirir. Eyleme geçmeksizin güvenilmez, güvenmeden eyleme geçilemez.

Güven, insanı kontrolü dışındaki koşulların olumsuz sonuçlarından koruyan veya bu tehditleri, tehlikeleri öngörüp ortadan kaldırmasını sağlayan bir süreçtir. Korkunun korkuyu artırması gibi, güven de güveni doğurur. Güven duygusu, tüm diğer ilişki süreçlerinin işlemesini kolaylaştırır, algıları yumuşatır, özgüveni pekiştirir, başkalarına güven duymayı sağlar, kişiyi daha az tehlikeli hale getirir ve tatmin duygusunu besler. Buna karşın korku ve güvensizlik; bir tehdit ve tehlikeyi olduğundan daha büyük algılamaya neden olur, savunmacı davranışlara yol açar ve gerginliği artırır. Güven insanı denge ve kontrol noktasına getirirken, güvensizlik denge ve kontrolün kaybedildiği duygusunu yaratır. Korku tehlikeyi, güven ise olumlu duyguları, sağlıklı ilişkileri ve huzurlu bir ortamı çağrıştırır. Güven ve korku, kişisel ve toplumsal etkileşimlerin niteliğini belirleyen temel duygulardır. İnsanın bireysel ve toplumsal anlamda ne derece sağlıklı olacağını belirleyen faktörlerdir.

Bir organizasyonda, yöneticilerin tercih ettikleri tutum ve davranışlara bağlı olarak korku veya güven duygusu egemen kılınabilir. Güven düzeyi yüksek olduğunda insanlar sorunları daha kolay çözecek ve engelleri de kolaylıkla aşacaklardır. Güven düzeyi düşük olduğunda ise, insanlar gerçekte var olmayan engeller görecekler ve kendilerini olumsuz koşullara hazırlayacaklardır. Güven ruhsal enerjinin akışını kolaylaştırır. Enerjinin güçlü bir şekilde ortaya çıkmasını sağlar, insanın eyleme geçmesini ve etkili sonuçlara doğru yönlenmesini destekler. Güven grubun kolektif duygu ve düşüncelerinin belli bir amaca odaklanmasını ve o yönde eyleme geçmesini sağlar. Engeller mücadele edilmesi gereken bir tehdit olmaktan çok, değerlendirilmesi gereken bir fırsat olarak görülür. İnsanlar bilinçli bir amaca yönelik olarak harekete geçtiklerinden, doğrudan ve etkili bir biçimde davranırlar.

Bu yazı Yönetim içinde yayınlandı ve , , , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.